Çocuk Velayet Davası ve Kişisel İletişim Davası

Çocukla kişisel ilişki kurulması davası anne veya babanın velayetine sahip olmadığı çocuğu ile görüşme hakkı kazanmasını sağlar. Bu davada dikkat edilmesi gereken ve öncelik verilmesi gereken konular bulunur. Çocukla kişisel ilişki kurulması davası velayeti kendisine bırakılmayan ebeveynin çocuğu ile görüşmesinin belirlenmesini kapsar. Türk Medeni Kanunu’nun 182/1 ve 323. Maddesinde konu ile alakalı düzenlemeler söz konusudur.

Çocukların bakımının yanında anne ile babanın haklarını düzenleyen ve hakimin takdir yetkisini de belirleyen TMK 182. Madde boşanma veya ayrılık kararı alınırken anne ve babanın çocukla olan kişisel ilişkilerini düzenleme konusunu da kapsar. Burada dikkat edilmesi gereken çocukla kişisel ilişki kurulması davası bulunmaz. Burada ayrılık veya boşanma davası bulunur.

Çocukla kişisel ilişki konusunda düzenlenen TMK madde 323 çocukla kişisel ilişki kurulmasının temelini oluşturur. Bu maddeye göre çocuğun velayeti kendisinde bulunmayan ya da velayeti boşanma davasında kendisine verilmeyen anne veya baba mahkemeye başvurarak çocuk ile alakalı uygun bir kişisel ilişki kurulmasını isteyebilir. Aksi söz konusu olamaz bir kuralı barındıran TMK madde 323 çocuğu ile görüşmeyi isteyen anne veya babanın doğal haklarına kavuşması ile ilgilidir.

Çocukla Kişisel İlişki Kurulması Davasında Dikkat Edilmesi Gereken Konular

Çocukla görüşme süreleri ve dönemlerinin belirlenmesi konusunda dava açan anne veya babanın temelde ortaya koyması gereken herhangi bir konu bulunmaz. Kanuna göre bu talep bir hak olarak görülür ve herhangi bir şarta bağlanmaz. Bu nedenle anne veya babanın çocuğu ile görüşmesi ile ilgili kuralların belirlenmesini istemesi yeterli olacaktır. Fakat hakim diğer ebeveyni ve varsa vasiyi de dinleyecektir.

TMK madde 182/2’ye uygun olacak şekilde hakimler karar verirken çocukların eğitim, sağlık, ahlak açısından yararları göz önünde bulundurulur. Çocuğun üstün yararına aykırı olmayacak şekilde gerekli araştırmayı ve uzman raporunun alınması da gerekir. Alınan uzman raporlarında herhangi bir çelişki olması durumunda bu çelişki giderilmeden karar verilmesi bozma sebebi olacak şekilde değerlendirilir.

Çocukla Kişisel İlişki Kurulması ile İlgili Davalarda Görevli Mahkeme

TMK madde 326’ya bağlı olarak yetkiye ilişkin genel düzenlemelerden ayrı olarak çocukla kişisel ilişki kurulması ile ilgili davalarda çocuğun oturduğu yer mahkemesi yetkilendirilir. Burada maktu harca tabi olan aile mahkemeleri görevlendirilir.

Çocuk ve velayeti kendisinde bulunmayan ebeveynler arasındaki ilişkilerde öncelikle çocukların üstün yararları gözetilerek ve buna bağlı olarak kişisel ilişki süreleri belirlenir. Emzirilme çağında olan bebeğin babasının yanında yatılı kalması mümkün değildir. Öğrenimine devam eden çocuklar ile alakalı görüşme süreleri belirlenirken ise okul hayatı göz önünde bulundurularak belirleme işlemi gerçekleştirilir.

Bu konuda dikkat edilmesi gereken konulardan biri sürelerin belirlenmesi konusunda konuya yalnızca çocuk açısından bakmanın hatalı olmasıdır. Kişisel ilişki süreleri belirlenirken talep eden anne veya babanın sahip olduğu duyguların da tatmin edilmesi önemlidir. Burada mümkün olandan daha az sürelerin belirlenmesi doğru bir yaklaşım olmayacaktır. Bunun yanında anne veya babanın duygularını yaşamasına da olanak tanınmalıdır. Daha az sürenin belirlenmesi çocuk açısından da sevgi ve şefkati alamaması anlamına gelir. Bu da sağlıklı bir toplumun oluşmasına engel olur. Bu nedenle çocukla kişisel ilişki kurulması davasında ölçülü bir karar verilmesi önemlidir.

Velayete sahip olan taraf mağdur edilmemeli ve velayet hakkına zarar verilmemelidir. Talepte bulunan ebeveynin çocuk sevgisi yaşamasına ve çocuğun bu sevgiyi hissetmesine izin verecek derecede geniş bir zaman görüşme süresi olarak belirlenmelidir.

Çocukla Kişisel İlişki Kararının Değiştirilmesi Mümkün Mü?

Velayet hakkı kendisinde bulunmayan ebeveyn ile çocuk arasında tesis edilecek kişisel ilişki kararı kesin bir hüküm değildir. Buradan anlaşılması gereken bu kararın ebediyen geçerli olacak bir düzenleme olmadığıdır. Kişisel ilişki o anın şartlarına göre düzenlenir. Fakat sonrasında değişen koşullara göre çocuğun yaşı, sağlık ve eğitim durumlarına bağlı olarak kişisel ilişkinin tekrardan düzenlenmesi istenebilir. Bu konu ile alakalı herhangi bir engel söz konusu değildir. Gelecek senelerde hangi değişikliklerin yaşanabileceğinin günümüzden bilinmesi mümkün olmadığı için kişisel ilişki kararı verilirken gelecek ile ilgili varsayımlar üzerinden kademeli bir şekilde belirleme yapılması mümkün değildir.

Kurulan kişisel ilişkinin değiştirilmesinin talep edilmesi mümkündür. Bunun yanında kaldırılmasının da talep edilebileceği unutulmamalıdır. Kendisine kişisel ilişki hakkı verilen ebeveyn bu hakkı amacına uygun olmayan şekilde kullandığında, yasal yükümlülüklere uygun davranmadığında ya da çocuk ile ciddi olarak ilgilenmediğinde kişisel ilişki nedeniyle çocuğun huzurunun tehlikeye girmesi durumlarda kişisel ilişki hakkı sınırlandırılabilir ya da kendisinden alınabilir. Bu konuda kişisel ilişkinin değiştirilmesi veya kaldırılmasını talep eden eş bu durumu gerektiren durum, olgu veya değişiklikleri ispat etmelidir.

Çocukla Kişisel İlişki Davasında Çocuğun Görüşü Dikkate Alınır Mı?

Velayet ve kişisel ilişki konusu çocukları ilgilendiren bir konudur. İdrak çağında olan çocukların kendilerini ilgilendiren konularda görüşleri alınmalı ve görüşlerine önem verilmelidir. Bu konuda kişisel ilişkinin kurulmasına, değiştirilmesine ya da kaldırılmasına ilişkin karar verilmeden önce çocuğun idrak çağında olması durumunda mahkeme tarafından kişisel ilişki düzenlenmesi konusunda tercihleri çocuğa sorulmalıdır. Çocuğun görüşü alınmadan kişisel ilişkiyle alakalı verilecek kararlar bozulabilir.

Velayet hakkı ile ilgili olarak yapılan düzenlemeler taraflar açısından sonsuza kadar bağlayıcı olmayacaktır. Velayet hakkı kendisinde olan ebeveynlerin velayet hakkının çeşitli sebeplerle kaldırılması, ebeveynlerin çocukları ile kişisel ilişki kurma haklarını ortadan kaldırmayacaktır. Anne ve babasından ayrı yaşayan çocuklar, çocuğun çıkarları gözetildiği sürece her iki ebeveyniyle de düzenli olarak kişisel ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahiptir. Bu durum çocuğun temel hakları arasında yer alır. Bu kişisel ilişkiler yalnızca çocuğun yüksek yararlarını gerektirdiği durumlarda ya da anne ve babanın bu haklarını maçına aykırı olacak şekilde kullanmaları halinde engellenebilir ya da kısıtlanabilir.

Ebeveynlerden velayet hakkı elinden alınan tarafın kişisel ilişki kurma hakkını amacına aykırı şekilde kullanacağına ya da kişisel ilişkinin çocuğun yüksek yararlarına aykırı düşeceği ile ilgili bir durum veya delil bulunmadığında velayet hakkı alınan ebeveynler uygun zamanlarda çocukları ile kendi arasında kişisel ilişki verilmesini talep edebilir. Bu nedenle velayet hakkını kaybetmiş olmak bunun yanında kişisel ilişki kurma hakkının kaybedileceği anlamına da gelmez.

Olağanüstü haller olması durumunda çocuğun menfaatleri göz önünde bulundurularak çocuk ile kişisel ilişki kurma isteme hakkı diğer akrabalara da tanınabilir. Oğlunu kaybeden babaanne ya da dede torunu ile görüşmek için kişisel ilişki kurulması konusunda talepte bulunabilir. Bunun yanında kızı eşinden boşanan anneanne kızından farklı bir şehirde yaşıyorsa ve kızı için belirlenen günlerde torunu görmesi mümkün değilse anneanne de torunu ile kendi arasında kişisel ilişki verilmesini talep edebilir.

Dede, büyükbaba, büyükanne torun arasındaki ilişki çocuğun yakınları ile sağlıklı ilişki gelişimini karşılayacak sürede olmalıdır. Üçüncü kişilerle kurulacak kişisel ilişkinin ebeveynler ile kurulan kişisel ilişki kadar kapsamlı olması beklenemez. Çocukla kişisel ilişki davası ile ilgili daha detaylı bilgi almak için danışmanlık firmamız ile iletişime geçebilirsiniz.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir